25 Şubat 2018 Pazar

Kitaplar,Özeleştiri ve Birtakım Hisler ☕


Heyo,geçen hafta yazamamıştım.Aşırı sıkıcı ve yorucu bir haftaydı,elim yazmaya gitmedi.Anlatacaklar birikmiş,kahve eşliğinde yazmaya başlıyorum.Tam kıvamında yapmışım bu sefer.

Ortaokulu okuduğum okulun yıkıldığını gördüm.İş makineleri parçalarını topluyordu.Hala gördükçe garip hissediyorum.Gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum.Berbat zamanlarımın geçtiği koca bir bina şu an yok.Bana şunu düşündürdü: her şey geçici,her şey.O dönemlerimde bugün bu binanın enkaz halinde olacağını hayal etsem ''of keşke'' derdim.Şimdi sadece kötü anılarımın da o binanın altında ezilmesini dileyip susuyorum.Eat Pray Love'daki söz geldi yine aklıma: yıkım değişim için bir hediyedir,yıkım bir yoldur.Ne anlam çıkardım ama...


instagram: tık

Deli gibi kitap okumak hatta sadece kitap okumak istiyorum.İki haftada iki kitap bitirdim.Doymuş hissediyorum.Kitap okumak bana hep bu hissi veriyor.Sanki sevdiğim bir yemeği yiyorum ve bitince arkama yaslanıp -şükür- diyorum.Sonra başka bir zaman tekrar canım çekip yine istiyorum.Döngü böyle devam ediyor...Çok güzel bir ikinci el kitapçı keşfettik.Aslında keşfettik diyemem gördüğüm bir yerdi ama ilk kez bu kadar uzun süre gezdim.O kadar güzel kitaplar vardı ki.Hepsi eski ciltli,bazıları kopuk,bilmem kaç tarihinden kalma...oh miss.Eski fotoğraflar,koleksiyonlar ve gözlükler de vardı.Küçücük bir yer ama yarım saatten fazla bakındım.En son Oscar Wilde'ın Öyküler kitabını aldım.1999 basımı,bir gazeten çıkmış hali.Ne garip.Bunu o tarihlerde okuyan insanlar vardı ve ben 19 sene sonra okuyorum.1999'dan bu yana 8 sene falan geçmiş sanıyodum,19 sene ne ya; su gibi.

Oscar Wilde'a olan hayranlığım katlandı.Onunla kendimi özdeşleştiriyorum.Yazılarını ve sözlerini imrenerek,mutlu olarak okuyorum.Sanki dertlerimi anlayan beni yakından tanıyan biri gibi.Hani sorarlar ya tarihten biriyle akşam yemeğine vs. çıksanız kim olurdu? Oscar Wilde derdim,net.Ona anlatmak istediğim çok şey var.Saatlerce konuşalım bana tavsiye versin,ben de merak ettiklerimi sorayım.Rüyama girse bari,ne güzel olur.

Öyküleri de romanı kadar güzeldi.Diline alışık olduğumdan tanıdık birinin yazısı hissi kitap boyunca sürdü.En sevdiğim hikaye en bilindiklerinden ''Mutlu Prens'' oldu.Çeviriden kaynaklandığını düşündüğüm bir kesiklik var fakat verilmek istenen mesajlar akıp gidiyor,önemli olan da bu bence.Kitap eski olunca sayfaları bir bir elimde kaldı.Ben de bilgisayar masasının duvarında peace işaretli resmimin üzerine yapıştırdım.Hiç yapmayacağım şeydi ama hoş oldu,ufak değişiklikler gerek.


''Ne tuhaf,dedi.Hava pek soğuk olduğu halde vücudum sanki çok sıcak.
Prens 'çünkü iyilik ettin' dedi.''

''Bütün bahçemde bir tanecik al gül yok! diyordu; gözleri yaşla doluydu 'Ah şu mutluluk ne hiçten şeylere bağlı!''

Çevresine ışıklandırma alasım da var fakat benim gibi bir üşengeç bunu aylar sonra yapar.Küçük işleri halletme konusunda salağım.Mesela haftalarca kaleme ihtiyacım olsun almayı unuturum,ertelerim.Huyum kurusun.Yine böyle de güzel oldu sanki.

Üç gün gibi kısa bir sürede bitirdiğim diğer kitap ise ''Neden Yazıyordum*'' Geoger Orwell'ın denemelerinden oluşan bir kitap.Bu adama da hayranım.Kafası zehir gibi.Tam olarak onu böyle tanımlayabilirim.Zehir gibi biri.İngiltere tarihi,sosyalizm,dünyadaki savaşlar ve yazmak üzerine denemeleri var.Her biri ilgimi çektiğinden severek okudum.Ayrıca bilgilendim de.

''Mülkiyetin efendileri yalnızca kıçlarının üstüne oturdular ve her şeyin iyilik uğruna yapıldığını öne sürdüler.''

''Tüm yazarlar kibirli,bencil ve tembeldir ve yazma dürtülerinin altında bir gizem yatar.Kitap yazmak,acıdan kıvranan bir hastalığın uzun süren nöbetleri gibi insanı yiyip bitiren korkunç bir mücadeledir.İnsan,karşı koyamayacağı ve anlayamayacağı bir iblis tarafından itilmese kesinlikle böyle bir işe kalkışmadı.Biliyoruz ki iblis herkeste vardır ve bir bebeğin ilgi çekmek için ciyak ciyak ağlamasına yol açan içgüdünün aynısıdır.Fakat yine de sürekli kendi kişiliğini gizleme mücadelesi vermediği sürece insanın okunabilir hiçbir şey yazamayacağı da bir o kadar doğru.''
 (Arka Kapaktan)

Sıradaki kitap bir önceki yazıda Sevgili Momentos'un önedirdiği ''Ders Notları'' olacaktı fakat henüz teslim edilmediğinden Haruki Murakami'nin ''Karanlıktan Sonra'' adlı kitabıyla devam edeceğim.Uzak Doğulu yazarlara Kızıl Darı Tarlaları ve Nagazaki yüzünden hafif bir ön yargım var fakat Murakami nobel ödüllü popüler bir yazar.Annem de sevmiş.Arka kapaktaki yazı da cezbetti ''Gece yarısından sonra zamanın kendine özgü bir akışı vardır.Ona karşı koyamazsın...'' Hepsini hesaba katarsak seveceğimi umuyorum.

Baya bir kitap muhabbeti yaptım.Seviyorum filmler,kitaplar ve hobiler hakkında konuşmayı.İnsana bulunduğu zaman diliminden koparıyor.Daha ne olsun?!

Bugünlerde art arda iki tane aydınlanma yaşadım ve özeleştiri yaptım.Birincisi her şey hakkında yorgun hissetmemin sebebi kaygılarım.Yani bir iş için yüzde yüz emek vermiyorum aslında,yüzde otuzu falan kaygılar.Onlar yorgun hissettirince çok iş yapmışım hissediyorum.Oysa sadece kendi potansiyelimi engelliyorum.Bunu kıracağım,buna hakkım yok.

Bir diğeri beklentiler konusunda yine.Kimseden her şeyi yapmasını,benim istediğim gibi biri olmasını bekleyemem.İşler istemediğim gibi gitmeyince hayata ve insanlara küsemem.Çünkü hayatın olayı bu.Kontrol edemem,Kontrol etmeye çalışmak beni yorar.Hislerimi sorgulamam da lazım ayrıca.Kırıldıysam kırgınım,kızdıysam kızgınım...bitti gitti.

Bugün dershanenin bursluluk sınavı vardı.Gelecek sene için zaten kaydolmuştum ama yine de denemek için girdim.Garip bir şekilde az soru vardı ve kolaydı.Fakat yine fen kısmını sayısallara göre yapmışlar.Türkçe kısmını kolay yapıp sayısalları mutlu ederken bizi üzüyorlar,huh ytr.Sınavı bir elimde peçete burnumu silerek çözdüm.Bir de ilk kez sınav anında bir olay yaşadım,burnum kanadı.Bir şeyi ne kadar çok dilersem o kadar zorlaşıyor diyorum işte.Yine de moralimi bozmadım,napalım artık.

Bir hafta sonunu İzmir'de abimin yanında geçirmek istiyorum.Abimi de İzmiri de çok özledim.Şehir değiştirmek insanın bakış açısını da etkiliyor.Ya da insan beşeri şeylere gücü yettiğinden buna inanmak istiyor.

Sizin günleriniz nasıl geçiyor? nasılsınız? xo

Çav!











18 Şubat 2018 Pazar

Ölü Filozoflar Kahvesi - Kitap 📬


-Sokrates'in Ölümü-

Yılın,şimdilik,en beğendiğim kitabını okudum.Felsefe projesi için adından etkilenerek seçmiştim,doğru bir karar vermişim!

Kitap on bir yaşında felsefeye merak saran,Sofie'nin Günlüklerini okuyan Nora ve felsefe profesörü Vittorio Hösle'nin mektuplaşmalarından oluşuyor.Nora sorduğu zekice sorular ve verdiği düşündürücü cevaplarla aslında her çocuğun bir filozof olduğu görüşünü kanıtlar nitelikte.Ona felsefeyi kavratmaya,öğretmeye çalışan profösör ise ''Ölü Filozoflar Kahvesi'' adında bir kafede Sokrates'ten Kant'a, Magnus'a birçok filozofu anlatıyor;yorumlar yapıyor ve Nora'ya sorular soruyor.Okuyucu olarak biz de bu soru-cevap döngüsü içinde kendimizi kaptırıp gidiyoruz.Sorguluyoruz,düşünüyoruz ve yer yer merak ettiklerimi araştırıyoruz.En azından bende yaptığı etki bu şekilde oldu.Profesörün sorduğu her soruyu kendim de düşündüm,Nora'nın cevaplarına katılıp katılmadığımı sorguladım ve bilmediğim filozofları araştırdım.Her açıdan oldukça faydalı oldu,büyük haz aldım.Kaliteli düşünmek-sorgulamak mükemmel bir şey!

Sofie'nin Dünyasını erken bir yaşta okuyunca pek sağlıklı olmamıştı.Sanırım bu yüzden bu kitap bana daha güzel geldi.Ona göre çok daha basit ve detaysız.Bu yüzden Felsefe konusunda bir şeyler okumaya başlamak istiyorsanız bu kitap birebir.Sürekli takip etmeniz gerekmeyen bir akış içinde yüzeysel bir şekilde birçok şeyi öğrenebiliyorsunuz.Felsefenin refleksif özelliğiyle tanışıyorsunuz.

Kitap okurken benim gibi sevdiğiniz sözlerin altını çizmeyi tercih ediyorsanız kaleminizi yanınızdan eksik etmeyin derim çünkü bu kitapta hoşunuza gidecek çok şey var!

Alıntılarım:

''Tanrı gerçekliği göstermek için bazen yanıltır (Rene)''


''Belki de insan kendi ahlaki zayıflılıklarını dengelemek için ahlakçı olup kendi çocuklarına yaptığı haksızlığı telafi etmek amacıyla çocuklar için yeni bir teorik duyarlılık geliştiriyordur.''


''Naiflik,felsefede her şeyden çok gerekli.''


''Belki de Tanrı başlangıçta konuşabileceği biri olsun istedi.Tartışabileceği birisi.Bu yüzden bizi yarattığında bize özgür irade verdi.Ruhumuz sık sık onunla konuşur ve o bize nasıl karar verdiğimizi sorar.''


''....ahlaka uygun olansa,bir eylemi salt ahlaki olduğu için gerçekleştirmektir.'Ahlaklı davran'' kategorik bir imperatifir.''


''Bir şey Tanrı istediği için mi ahlakidir,yoksa bir şey ahlaki olduğu için mi Tanrı onu ister?''


''Bana göre Tanrı karşıtların birliğindedir.''


''Gelecekte neler yapacağım öngörülebiliyorsa hiçbir özgürlüğüm yok demektir.''


''Biliyor musun,her şey oluş içindedir ve gerçek güç zamandır.''


''Komünizm başarısız oldu,çünkü insanın günahkar yanını göz ardı etti.''


''Güneşin şimdiye kadar doğmuş olması gelecekte de doğmak zorunda olduğunu göstermez.''


''Yaşamın beraberinde getireceği ve onu ilginç kılacak bütün güçlüklere rağmen unutma ki,dünya güzel ve sen onun güzelliğine gelişmekte olan kişiliğinle katkıda bulunmalısın.''


''Felsefe yalnızca yetişkinlerin eline bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir!''


''Bence geriye dönmek istemek yerine yeniden başlamalı,yeni davranışlar ve bakış açıları geliştirmeliyiz,öyle değil mi?''


''Töreler ve gelenekler sık sık yanılıyorlar çünkü akıldan ve yürekten yoksun olabiliyorlar.''


''Pedagoglar ve psikologlar çocuklardan bir şey öğrenmek yerine onlar hakkında bir şey bilmek istiyorlar.''

***

curate ut valeas!







10 Şubat 2018 Cumartesi

Ruhsal Çatışmalar,Dizi,Alıntı ve Birtakım Şeyler ☕


Sevimsiz bir haftayı daha geride bıraktım.



Geçen haftalarda kötü hissettiğimi anlatmış olmam lazım.Saçma sapan insanlar,dersler,uğraşmam gereken işler ve kaygılar yüzünden gerim gerim gerildim.Geçen hafta tam toparladım derken haftanın sonunda yine bir olay-kişi yüzünden dağıldım.Bu hafta keyfim yerinde fakat mutsuzum,bundan eminim.

Hafta içinde test çözmeye ara verdiğim bir zamanda önüme kitaplarımı yığıp altını çizdiğim sözleri okudum ve galiba bir tanesi bana bu hafta için fena halde ilham verdi,en sevdiğim kitap Dorian Gray'in Portresin'den: ''Her güzel şeyin arkasında trajik olan bir şey vardı.Basit bir çiçeğin açması için bile dünyalarca çaba gerekiyordu.'' Bu sözü tekrar hatırlamak iyi hissettirdi ve daha önceki yaşlarımda yaşadığım mutsuzlukları hatırlattı.

İlkokul yıllarım büyük oranda kötüydü çünkü dışlanan bir çocuktum,ardından ortaokulun son iki yılı korkunçtu.Dost kazıkları,ergenliğe yavaş yavaş adım atmayla gelen ruhsal dengesizlikler ve liseye giriş sınavı.O zamanlarda da her şeyle birlikte uğraşıyordum ve yakın çevreme tek bir kelime etmeden üzgünlüklerimi yaşıyordum.Kendime o kadar şaşırıyorum ve gurur duyuyorum ki.Pişman olduğum şeyler var mıydı? Elbette.Belki kapalı kutu olmaktan vazgeçip sorunlarımı paylaşacak insanlar arayabilirdim ama o zamanda beni kimsenin tam olarak anlayamacağını düşünüp zaman kaybetmek istememiştim...her neyse sonuca geleyim.Bu sözde olduğu gibi trajik şeyleri bir bir atlatıp Çanakkale'ye ilk geldiğimde parmakla gösterip burada okumak istiyorum dediğim yeri kazandım.Hayalim olmasa da hedefimi tutturdum.Bunu kaotik bir 8.sınıf döneminde başardım.Galiba tarih insan hayatında da tekerrür ediyor ve ben yine o zamanki hislerime dönmeye başladım.Fakat bu sefer aynı kişi değilim,galiba daha mantıklıyım.Daha cesur değil ama mantıklı...sanırım bu daha önemli. -minik bir ders çıkarıldı-

Günlüğüme de geri döndüm.Günlük yazmayı o kadar özlemişim ki.İnsanın en yakın dostlarından birinin bir defter oluşu aslında ne kadar anlamsız ama bir o kadar da anlamlı.Elim ağrıyana kadar içimi döktüm ve bitirdiğimde hırkamı bir tarafa atmış saçım başım dağılmış bir haldeydim.Öyle bir özlem giderme işte.İyi hissettirdi,kendimin farkına vardım.Bu aralar okuduğum felsefe kitabından edindiklerimle de insanın özüne dönmesinin ne kadar önemli olduğunu kavradım.Günlük hayatta bir şeylere kapıldıkça,hırslarımızın peşinden gittikçe ve insanların gönlünü hoş tutmaya uğraştıkça en önemli varlığımızı kaybediyoruz,kendimizi.Hayat da kişilerin elleriyle oluşturduğu bir karışımdan ibaret ve galiba zaman zaman ölçüyü kaçırıp kendi istediklerimi göz ardı ediyorum.Bunun da temel nedeni nefret edilesi kaygılar.Ona da bir şeyler bulmaya başladım.Öldürmeyen şeyler güçlendirmeye devam ediyooor.

Kaygılarım bastırdığı zaman balkona çıkıp derin bir nefes alıyorum ve gök yüzüne odaklanıyorum.Güneşe,buluta ya da yıldızlara odaklanıyorum.Hele ay varsa dalıp gidiyorum.Sonra düşünüyorum ''Aslında ne kadar küçüksün ve tasaların ne kadar yersiz.'' düşündükçe rahatlayıp modumu yükseltiyorum.Aynı kötü moda dönmem belki yarım saat sonra oluyor ama her şey zamanla olur kanısındayım.Hiçbir şey bir anda bozulmadığı gibi bir anda da toparlanmaz,insan kendisine karşı dürüst olmalı;kendisini tanımaya fırsat vermeli.

Tatilde yaptığım çalışmaların meyvelerini almaya başladım.Okulda yapılan deneme sınavı güzel geçti umarım sonucu da güzel olur.Hala istediğim net sayısında değilim ama yapabileceğimi kendime kanıtlıyorum.İstediğim şeylerin dramadan geçmesine alışkınım fakat bu herkes için geçerli olduğundan isyan etmiyorum.Ne kadar ekmek o kadar köfte.



Herkesin dilinde olan diziye geçen hafta başladım ve bu hafta bitirdim.İsmi ''La Casa De Papel'' 8 kişilik özel bir hırsızlık çetesinin beş aylık bir planla İspanyol Darphanesini soymasını anlatıyor.Kafa dağıtmak için mükemmel bir dizi.Kurgu başarılı ve oyunculuklar çok iyi.Özellikle ikinci sezonu sevdim,birincisini aşırı bir beklentiyle izleyince hayal kırıklığına uğrattı.


Favori Karakterlerim: Nairobi ve Denver xo

💰💰💰

''Ölü Filozoflar Kahvesi''ni yavaş yavaş okuyorum ki hemen bitmesin,o derece sevdim.Bundan sonra daha çok felsefe kitabı okuyacağım.Kaliteli düşünmenin beni rahatlattığını ve iyi hissettirdiğini fark ettim.Felsefeyi de git gide seviyorum.Önerdiğiniz felsefe kitapları varsa seve seve bakarım! (Sofie'nin Dünyasını Okudum :))

Benden bu kadar,umarım haftaya daha güzel şeylerden bahsedip sizlerle mutluluğumu paylaşabilirim.Haftalık yazılarıma değer verip okuduğunuz için teşekkür ederim,içimden geldi; gerçekten teşekkür ederim :')

Çav!






2 Şubat 2018 Cuma

Sinema ve Ben #Mim 🎬


Sevgili Öneri Makinesi çok güzel bir mim hazırlamış.Konu sinema olunca atladım ben de! 

Film İncelemelerim İçin: tık




1.Sinemada izlediğiniz ilk film?

Alacakaranlığın ilk filmi ya da Harry Potter Zümrüdüanka Yoldaşlığı.

İki seriyle de abim sayesinde tanıştım.O kitaplarını okuduktan sonra ben öğrendim ve filmlerine gitmeyi aklımıza koyduk.Anamurda o dönem sinema olmadığından Alacakaranlık için Alanya'ya gittik,öyle bir sevda! Harry Potter'ı da Osmaniye dönüşü Adana'da izlemiştik.İkisinden biri sinemada izlediğim ilk film,nasıl keyif almıştım hala unutmuyorum; hatta afişlerin önünde çektirdiğim fotoğraflar bile vardı :')



2.Film En Güzel ............'de/a izlenir.

Film bana göre en güzel evde izlenir.Sinemaya sadece çok merak ettiğim bir film varsa gidiyorum.İnsan kalabalığı,verilen aralar falan beni bayıyor.Evde uzana uzana, rahat bir şekilde odaklanarak izlemek daha güzel.



3.Film İzlerken Olmazsa Olmazın Var mı? Neler?

Her zaman olmasa da özellikle gece izliyorsam sıcak çikolata hazırlarım.Daha doğrusu nesquik.Küçüklükten beri vazgeçilmezim.Film izlerken de onu içmek çok huzurlu oluyor,çizgi film izlerken içmemden bir alışkanlık kalmış olabilir mi acaba? Onun dışında mutlaka ağzıma atacağım bir şeyler olur ve ilk dakikalarda hepsini silip süpürürüm,klasik :'D



Çerezlik Anket Soruları:

a.Tek Başına mı Kalabalık mı?

Tek başına film izlemeyi daha çok seviyorum.Özellikle sanat filmiyse,dramsa tek başıma izlemekten yanayım.Gerilim-Korku filmleri içinse kalabalık olmak daha eğlenceli.Yani cevabım film türüne göre değişir.

b.Mısır mı Cips mi?

Mısır tercihimdir.

c.İki Boyutlu mu Üç Boyutlu mu?

Derin anlamlı olan iki boyutlu filmlerden yanayım :) Yine de filmine göre değişebilir.

d.Avm Sineması mı Sokak Sineması mı?

Hiç sokak sinemasına gitmedim ama çok merak ediyorum.Daha tatlı duruyorlar.Dediğim gibi sinemada çok merak ettiğim bir şey yoksa gitmiyorum,cevabım kararsız.

e.Filmden Önce Fragmanı mı İzlemek? Yorumları mı Okumak?

İkisini de yapıyorum.Hatta abarta abarta; her türlü yorumu,ön izlemeleri vs. okuyorum.Nedense bunu yapmak bazen film izlemekten bile eğlenceli geliyor.Filmi izledikten sonra da yorumlara tekrar bakarım,bakalım kimler bence saçmalamış kimler bence haklı.



Evet şimdi de üç kişiyi etiketliyorum:


+bloğumu okuyan ve mimi yapmak isteyen herkesi etiketliyorum!+