30 Haziran 2016 Perşembe

Özgüven Kazandıran Düşünce Sistemleri | Anıl Ateş


 Evet biraz soluklandıktan sonra dün tumblrda gelen bir soru üzerine bulduğum bu içerikle geri döndüm.Malum morallerimiz bozuk ülke gündemi nedeniyle.Yine de içimize kapanıp susmayalım;konuşalım,yazalım,paylaşalım.

Kendimden yola çıkarak yazıyorum bu yazıyı.Ne bir araştırma ne başka bir şey.Sadece benliğimde düşündüğüm zaman kısmen de olsa işe yarayan düşünce sistemlerini paylaşmak istedim.Zor bir şey özgüvensiz olmak,anlayabiliyorum gerçekten.

O zaman zihninizin derinliklerine inmeye hazır olun bol bol DÜŞÜNECEĞİZ.

1.Eksik olana mı yoksa fazlasını mı istiyorum?

Evet düşüneceğimiz ilk şey bu.Özgüven sahibi olmamak demek bir şeylerin eksik olmasını hissetmek demek.Şimdi düşünün aslında gerçekten eksik olan için mi üzülüyorsunuz yoksa fazlasını mı istiyorsunuz?Mesela benimki biraz fazlasını istemek gibi duruyor.Kendimi fazla beğenmiyorum mesela ve bu benim özgüvenimi kırıyor.Elim,kolum,bacağım,gözüm yerinde mi?Şükürler olsun ki evet.O zaman derdim ne?FAZLASI.Düşünelim tekrar.Dünyada 7 milyar insan var ve çevremizde sadece maksimum gördüğümüz 100 kişi var.Kime göre neye göre kıyaslıyoruz kendimizi koca evrendeki 100 insan için mi :x bir tık salaklık...

Huh kendi mantığımı kendim kırıyorum!

2.Özgüvenimi ne/kim kırıyor?

Evet adım 2 nedene karar vermek.Dünyada her şeyin bir nedeni vardır bu yüzden ''öylesine,nedensiz'' tarzı laflardan nefret ederim.Benim özgüvenimi kıran şey yine kendim oluyorum,çoğumuzun eminim öyle.Mesela oluyodur size de:Kendinizi çirkin bulduğunuzu söylersiniz ve arkadaşlarınız HAYIR ÇOK GÜZELSİN der.Umrunuzda olur mu?Tam umursayacak gibi olursunuz ama bir şey durdurur.YOK YA ÇİRKİNSİN der.Kimin sesi o?Senin,kendinin.

Negatif iç sesinizi sessize alın.

3.Neyi en iyi yapıyorum ve onun için yeterince çalışıyor muyum?

Bazen de kendimizi başarısız hissedip özgüvenimizi üzüyoruz.Fakat odaklandığımız şey başarısızlık anında sadece bir tık kötü olan şey oluyor.Mesela genelde her okulda bulunan sınavları 100 olan çocuk neden 98 alınca üzülür?Çünkü odaklandığı şey özgüvenini kıran eksi 2 puandır.Kendinize uyarlayın bunu şimdi.Ben yapiyim bakalım bi mesela.Yazmayı seviyorum ve yazarak popüler olan biri olmak istiyorum.Gerçekten oturup kitap yazmayı denedim mi?Ciddi anlamda olmadı.Blog yazıyorum popülerleşse mutlu olurum,bunun için çalışıyor muyum?Kısmen.İkisini de yüzde yüz yapmadıkça nasıl başarısız olduğumu söyleyebilirim kendime?
Dil öğrenmeye bayılıyor muyum?Evet.Elimden geleni yapıyor muyum?Evet.Başarılı oldum mu dil alanında hiç?Evet.Bakın gördünüz mü yüzde yüz istek ve başarıyla bütün cevaplarım evet oldu :) Özgüven kazanılmış oldu xoxo



4.Peki ya kötü yönlerim?Onları engellemeyi biliyor muyum?

Özgüvenimizi çoğunlukla kendimiz kırıyoruz.Kötü bir yönümüzü nefretle başka insanlara anlatabiliyoruz.Peki ya onu yok etmek,sindirmek için bir şeyler gerçekten yapıyor muyuz?Hayır.Özgüvenin bana göre bir diğer anlamı öztatminlik.Özgüven sahibi insanlara bakarsanız kolay kolay kötü yönlerini göstermezler hep mükemmel görürsünüz.İşte onlar bizim aksimize kötü yönleri de olağan bir şey gibi görür.Ortaya çıkınca isyan etmez,kendi içinde sindirir,engeller.

Yapmamız gereken kötü yönlerimizle barış içinde olmak.Dünyada yeterince iyi-kötü savaşı varken içimizde de aynı savaşı yaşatıp özgüvenimizi kırmamız anlamsız.

5.Kendime karşı dürüst müyüm?

Buraya kadar okuduysanız demek ki yukarıdakiler hakkında düşündünüz.Ne kadar dürüst oldunuz kendinize hadi bir de bunu açıklayın kendinize?Kabullenin cevaplarınızın hepsini.Çevremizde o kadar insan varken dürüst olmaya özen gösterdiğimiz,kibar olduğumuz içimizdeki insana karşı böyle olmamak neden?En çok ona dürüst olun,sonra diğerleri.


Bu kadar galiba.Ben özgüvensiz hissettiğimde genelde oturup beynimde bunları geçiriyorum.Doktor reçeteli bir yazı olmadı.Gayet insani ve düşünsel :)


Kendinize karşı kibar ve iyi yürekli kalın;hoşçakalın xoxox




27 Haziran 2016 Pazartesi

Haftanın Güncesi #23 (Mutlumsutırak)


 Yazın verimli günleri başladı.Şu üç günü olabildiğince güzel geçirmeye odaklandım.Dört gün de diyebiliriz ama bugün oruç tuttuğum için pek bir şey yapamadım sadece erken kalkmayı başarabildim oruçlu olmama rağmen.Bugünden önceki 3 gün yoga yaptım,mekik programı uyguladım,abimle fizik çalışmaya başladım ekstradan kendim test çözdüm.Güzeldi yani anlayacağınız günün en az 1 saatini hedefler için adım atarak geçirdim.Olaya bu açıdan bakınca daha da güzelleşiyor.

Kızıl Darı Tarlaları yine bitmedi.Yılın 7. kitabıydı eğer diğer aya da sarkarsa her ay 1 kitap okumuş olacağım.Bu da bu açıdan daha güzel.Okul zamanı her ay elime bir kitap almış olabilmek gurur verici açıkçası.

Anlatacaklarım daha vardı aslında ama eve akşam geldiğimizden beri başım çatlıyor.Bu yazının da sadece başlığını atıp öylece bıraktım bütün gün bekledi anca yazabilmeye enerji buldum.

Başlık demişken MUTLUMSUTIRAK ne alaka ondan bahsedeyim.Aslında mutlu dicektim bu hafta için aşırı kaçardı.Mutlumsu desem pek bir tatlı olurdu.Mutlumsutırak galiba hem bu hafta hem de bütün hayatım için mükemmel bir tabir oldu.

Ekşimtırak şeyleri düşünün mesela.Ağzınıza atarsanız bir şey hissetmezsiniz ancak tükürükler işin içine girince o ekşiliği anlarsınız ve yüzünüz buruşur.Galiba 16 yıllık hayatımın tam tanımı bu.Berbat deyip üzülemem aşırı güzel deyip sevinemem.

neyi neye benzettim kendime 'höh' diyorum...

İki yakın arkadaşım da ya oruçlu ya da işi var.Buluşacak kimseyi bulamıyorum.Geçen burç tabirlerinde bir şey gördüm koçla ilgili.''Çevreleri geniştir ama samimi oldukları insanlar azdır'' yazıyordu.Çok doğru gerçekten.Belki şuan ısrar edip dışarı çıkarabileceğim insanlar vardır ama ben sırf eğlenmek için birileriyle takılmayı sevmiyorum gerçekten sevdiğim insanlarla bir şeyler yapmayı değerli ve mutlu edici buluyorum.(Hayattaki kaybetme nedenlerim vol.1)

Lakırtılı haftanın günceleri bitmiyordu galiba,birinde daha boş boş konuştum gibi hissediyorum.

Nedense her defasında en çok okunan yazı da bu oluyor.Özellikle başlıkta olumsuz bir şeyler varsa.

Bu yazının okunmasını merak ediyorum doğrusu,acaba mutlumsutırak kelimesi kimlerin faresini linke tıklamaya itecek.

sevgiler xoxox


Çalışma masam bu iki çiçekle daha bir güzelleşti sanki,baktıkça içimi açıyorlar;sizin de açılsın :)




25 Haziran 2016 Cumartesi

Natsume Yuujinchou-Anime


Kuzenim Hazal ablamın önerisiyle bir animeye daha başladım 4 sezonlu bu animenin henüz 1. sezonunu bitirdim.Aslında hepsini izledikten sonra yazacaktım fakat unuturum diye düşündüm.Belki diğer sezonları da yazarım.

Animenin konusu ve teması tam benlik.Fantastik fakat bir o kadar duygusal.Natsume ölen büyükannesi gibi diğer insanlardan farklı olarak dünyada ruh şeklinde gezen canavarları görebilmektedir.Büyükannesinin bıraktığı arkadaşlık kitabı da ondadır.Bu kitap sayesinde adı yazan canavarları yönetebilme yetkisine sahiptir.Fakat bu çocuk o kadar iyi kalpli ki onları sadece arkadaş kitabına sahip olan kişinin yapabileceği bir teknikle ruhlarını serbest bırakmaktadır.Konu genel olarak bu şekilde.Her bölümde farklı farklı canavarlarla karşılaşıp sorunlarını çözmektedirler.Canavar dediğime de bakmayın.Çoğu dünya tatlısı :)

Karakter Analizlerim:

Takashi Natsume


Herhalde şu zamana kadar gördüğüm en iyi yürekli erkek anime karakteri.O kadar saf ve iyi biri ki izlerken insanın YA ÇOCUKKK diyip sarılası geliyor insanın.Maalesef öz ailesini kaybetmiş biraz da içine kapanık biri.Farklı bir ailenin yanında kalıyor,çok tatlı insanlar onlar da.Sırf  bu ailesini üzmemek için özel yeteneğini bile söylemiyor ki başları şişmesin :')

Madara


Natsumenin en büyük destekçisi ve öğretmeni Nyanko-sensei.Aslında yukarıdaki küçük kedicik de o.Gelişmiş ruhlardan biri olduğu için farklı hallere bürünüp insanlarla iletişim kurabiliyor.Kedi halinin seslendirmesi çoook tatlı ve iç gıdıklatıcı.Kendileri biraz umursamaz,alkolik fakat bir o kadar da korkusuz.Natsume için yapamayacağı şey yok bu anime aynı zamanda güzel bir dostluk göstergesi.

Dipnot: Natsumeyle bir anlaşma üzerine tanışıyorlar.Eğer Natsume ölürse arkadaşlık kitabını alacağını söylüyor.Fakat böylesine bir dostluğa karşı her türlü anlaşma imkansız gibi duruyor. :')

Kogitsune


En sevdiğim canavar bu tatlı çocuk oldu.Kendisi bir tilki 2 şekilde görünebiliyor.Yine ailesini kaybetmiş içine kapanık biri.Natsumenin koruması sayesinde mutlu olmanın ne demek olduğunu öğrenmeye başlıyor.Özellikle onun bulunduğu bölümleri ekstradan sevdim.Kıpır kıpır enerjisi ve gülüşü ekrandan kalbime dokundu ^^


Natsume ve Madara dışındaki karakterlerin pek bir rolü yok.Bu yüzden bu üçünden bahsetmem yeterli diye düşündüm.

Her bölümü gözünüzde yaş bırakabilecek kaliteli bir anime.Şiddetle tavsiye ediyorum :)






24 Haziran 2016 Cuma

Bu Aralar Ne İzliyorum?

Sonunda yazıyorum bu yazıyı.Şu 3  gündür maksimum derecede sıkılıyorum.Güzel şeyler de olmuyor değil,haftanın güncesinde bahsederim ^-^

Abimle kendimizi bu hafta korku filmlerine verdik.Belki biliyorsunuzdur ama ben aşırı derecede korku filmi seven ve etten püften korkan biriyim.Konusu fark etmez kendimi korkmaya endekslerim.Kara Dedeler filmi dışında da etkisi uzun süren olmadı umarım bir daha karşıma o derece korkunç bir film çıkmaz :x

Aslında favori korku filmlerimi paylaşçaktım şimdi ama hani onların afişlerini bulmam lazım falan ya korkarım diye yazmıcam galiba..trajikomik.. :D

Neyse son zamanlarda izlediklerimden öneriler yapiyim siz de benim gibi BU NE BİÇİM SICAK NE BİÇİM YAZ diyorsanız zaman geçirmek için bakarsınız.


Korku filmlerinden başliyim:


  • Clawn: Bir adam çocuğunun doğum günü için palyaço kılığına giriyor fakat giydiği kostüm lanetli ve onun tenine yerleşmeye başlıyor bununla birlikte hareketleri vs. de değişiyor.O adamın kurtulmaya çalışmasını,ailesinin yaşadıklarını anlatıyor.Çok güzeldi fakat korkudan çok gerilimdi diyebilirim.
  • Pandemic: Bu filme de televizyonda denk geldik.Bir kadının doktorum yalanı söyleyerek salgın olan bir bölgeye kızı için girişini anlatıyor.Film genel olarak çok heycanlıydı her an bir aksiyon vardı durağan filmleri sevmiyorsanız kesin bir bakın derim.Hele son sahnesi gerçekten mükemmeldi ve duygulandırıcı.
  • Emelie: Bir çift yıl dönümü yemeklerine çıkarken bir dadı tutuyorlar.Fakat o dadının yerine karakter bozukluğu olan bir hasta geliyor.Amacı ölen evladının yerine yeni bir çocuk bulmak.Eşiyle ortak çalışarak evdeki minik çocuğu kaçırmayı amaçlıyorlar.Evin  11 yaşındaki abisi de onlarla mücadele ediyor.Filmde rahatsız edici sahneler vardı.Özellikle çocuklar olunca şiddete vs. çok sinir oluyorum.Son kısmı da şaşırtıcıydı.Diğer gerilim filmlerinden ayrı bir işleyişi var.
  • The Gallows: 3 Genç arkadaşlarını istemediği tiyatro rolünden kurtarmak için seti yıkmaya  1 gece önceden gelirler.Fakat 1993'deki oyunda kaza sonucu asılıp ölen çocuğun ruhu hala settedir.Paranormal Activity'nin yapımcılarından.O yüzden gözüm kapalı seçtim.Bu tarz filmlere hastayım.Konu ve işleyiş hep tahmin edilebilir olsa da her defasında da ürkütüyor beni.
  • Saw 5-6-7 : Testere serisini tekrar hatırlamak istedik son 3ü bir daha izledik.Normalde çok seven biri değilim ama art arda izleyince olayların ne kadar müthiş olduğunu fark ettim.Kurgusu kuşkusuz en mantıklı filmlerden.Kan görmekten bir ara fena halde bunalmıştım ama olsun :6
Biyografi:
  • Heidi: Bizim minik pozitif kızımızın filmi de yapılmış.ÇOOOOK kaliteli ve güzeldi.Kaç yaşında olursanız olun bu hikayeye bir de bu pencereden bakmalısınız.Heidi'den öğrenecek çok şeyimiz var :)

Umarım bir tanesini de olsa beğenir,izlersiniz!
 
kucak dolusu sevgi x


21 Haziran 2016 Salı

Yazı Verimli Geçirmek İçin Yapılabilecekler Listesi-Yazın İlk Günü!



  Coğrafi olarak Yaz biz Kuzey Yarım Küredeki canlılar için resmen başlamış durumda! HÜLOO

Yaz planlarını vs. önceki yazıda yapmıştık yani en azından ben yaptım: tık

Şimdi 2. adım uygulama ve planları daha verimli hale getirme.Bu yazı fikrini sağolsun bana Dukuju verdi.Aslında yaz hakkında sevdiğin şeyleri yaz demişti ama ben biracık değiştirdim.Fakat ondan da bahsedeyim.Ben normalde yaz aşığı yaz gelsin diye ölüp biten biri değilim.Benim mevsimim sonbahar ya da ilkbahar her şeyde ortaları seviyorum uç noktalar ters bana :x

Yazın sevdiğim yönleri yok değil.Mesela yazın özgür olmayı seviyorum.Bu 3 ay boyunca istediğimiz şekilde plan yapabiliriz istersek bomboş otururuz istersek deli gibi çalışırız falan.Bunun dışında da ailenin genel olarak bir araya gelmesini seviyorum.Gerçi annem hala nöbet vs. tutuyo ama babam,abim,kız kardeşim evde oluyor.Kışın aynı evin içinde bile denk gelemezken yazın ister istemez bile dip dibe 5 kişi oluyoruz.

Hmm galiba sevdiğim şeyler bu kadardı bunun dışında gezmeler,dondurmak yemek vs. de var klasik,herkes gibi yazı bu sebeplerden seviyorum ^ ^

Şimdi gelelim verimli geçirmeye,hatta öyle bir verimli olsun ki koca yaz bitince NE KADAR HIZLI GEÇTİ YA demeyelim.İmkansız yine de deriz ama olsun :x




1.Uyku Düzeninizi Belirleyin:

Bence bu en zoru ama en gereklisi.Genelde yaz gelince ben resmen uyumuyorum.Sabah 6'da vs. uyuyorum ki ona da uyku denirse.Bence en güzeli en geç gece 3-4'de yatıp öğlen 1 gibi kalkmak.Ya da benim uykusuzluk problemim yok diyorsanız kafanıza göre takılıp öğlen gibi kalkın.Açıkçası yazın erken yatıp erken kalmayı pek bir manasız buluyorum gecenin tadını çıkarmak için var Yaz mevsimi :*

2. Hobi Edinin:

En doğru zaman bence yeni bir hobi edinmek istiyorsanız.Sonuçta neye başlarsanız başlayın 3 ay içinde belli bir seviyeye gelirsiniz ve kışın da devam ettirmeniz rahat olur.Aklınıza hobi tarzında bir şey gelmiyorsa bir dil öğrenmeye başlayın.Ben evde hallederim demeyin yanlız.Amaç yazın hava almak,insanlarla kaynaşmak,o dili daha iyi kavramak.Bu yüzden herhangi bir dilin kursuna yazılın.Hem faydalı hem de eğlenceli olacaktır.

Şehrinizdeki belediyenin,gençlik merkezlerinin düzenlediği kurslara geç olmadan bakın.

3. Sudan Yararlanın!:

Bol bol ılık su için,yüzün.Yaz deyince benim ilk aklıma gelen şeylerden biri su.Yüzmeye yazılın ya da kendiniz denize gidin.Yüzme bilmiyorsanız öğrenin.Yüzde 70'i sudan oluşan dünyamızı daha iyi kavrayın hem içinizde hem dışınızda ^-*

4. Yeteneklerinizi Geliştirin:

Kışın en büyük yakınmalardan biri KENDİME ZAMAN AYIRAMIYORUM dur.Şimdi zamanınız var.Elinizde olan yeteneklerinizi parlatın,ışıldasın.Zaten bir altın bileziğiniz varsa ekstra ekstra kurslara başlamak anlamsız.Elinizde olan şeyleri en iyiye taşımayı da deneyebilirizsiniz.

5. Spor Yapın!:

Kışın hamlaşan yağlanan vücutların erime zamanı.Herhangi bir spor salonuna ya da bir spor branşına yazılın.Bana göre en güzeli yine dediğim gibi yüzme havuzları.Hem serinliyorsunuz hem de nerdeyse bütün kaslarınızı aynı anda çalıştırarak spor yapıyorsunuz.Ben de devam edeceğim bu yaz.Bunun dışında da yogaya ciddi bir şekilde devam edeceğim.Belki sizin de yogaya,yüzmeye başlama zamanınız gelmiştir? Düşünün :)

6. İzleyin,Okuyun!:

Dersler bir adım geriye çekilmişken sıra da derslerden çok daha tatlı olan kitap ve filmlerde.Kışın beklettiğiniz ne kadar film kitap varsa çıkarın kapalı kutulardan.Zamanınız varken değerlendirin.Eğer benden öneri istiyorsanız blogdaki sağ sütunda okuduklarım ve izlediklerim var.Hepsine yüzde yüz güveniyorum pişman olmazsınız.

7. Odanızı Dekore Edin:

En eğlenceli olanlardan biri bu.Kışın ders odaklı bulunduğumuz odalarımıza farklılıklar katabiliriz.Mesela fotoğraflarınızı çıktı alıp mandallarla bir ipe asın onu da duvara çift taraflı bantla tutturun.Kokulu mumlar alın.Dekoratif askılıklar alın.Boyanmış taşları pencere önlerine koyun.Yeni bir canlı çiçek edinin,sevin büyütün size güzelliğini göstersin.Hepsi klasik ama mükemmel şeyler bence.

8. Dışarı Çıkın!:

Arkadaşlarınızla zaman geçirmeye bakın.Arkadaşınız yoksa da kendiniz geçirin.Bir şekilde çıkın dışarı yürüyüş yapın küçük alışverişler yapın bir şeyler seyredin,için,yiyin.Evde uzun süre kaldıkça bence insan ruhu o kadar daralıyor.Fark edemesek de temiz havada yapacağımız on on beş dakika bir yürüyüş bile yenilenmemizi sağlıyor.

9. Seyehat Edin:

Tatile çıkmak zorunda değilsiniz ama bir akrabanıza gidip farklı bir şehirde bulunmanız havanızı değiştirir.Belki yeni şeylerle,insanlarla tanışırsınız.Görülecek çok yer var dünyada en yakınlarınızdan başlayın derim :y

10. Ders Tekrarları+Pratikleri Yapın :

En sıkıcısı ama en gereklisi.Bu kadar güzel şeyi sayıp sayıp bunu demem hoş olmadı ama el mecbur.Önceki dönemde anlamadığınız konuların yazın üstüne gidin yaprak test alıp pekiştirin.Eğer yok ya ben tamamım diyorsanız da gelecek senenin ilk konularına bakın,not çıkarın.Öyle böyle işinize yaracaktır yazın yaptığınız çalışmalar.

Benim aklıma gelen fikirler böyle.En azından ben  Yazımı bu şekilde verimi hale getirmeye çalışıyorum.

Sevgiler






19 Haziran 2016 Pazar

Haftanın Güncesi #22 (Sıfır)


 Boş bir haftayı daha geride bıraktım.Abim geldi,bilgisayarı çalışma masama aldım.Fakat bu sefer tüm yaz burda olacağı için güzelce yerleştirdik,kabloları yatakların altlarından geçirdik.Oda şuan teknoloji dünyası.Kapıya radyasyon işareti koymayı planlıyorum sağlık açısından!

Yazın geldiğine ilk defa aşırı derecede sevinmedim bunu fark ettim karne günü.Çünkü önceleri bulunduğum sınıfları sevmiyordum ve benim için tam anlamıyla kurtuluş oluyordu.Şükürler olsun ki şuanki sınıfımı çok seviyorum,hiçbir sorun yaşamıyoruz yaşasak da bir iki dakikaya çözülüyor.

Bu hafta da bitiremedim Kızıl Darı Tarlalarını.İlk kez bir kitap beni okurken bu derece mutsuz ediyor.Var mıdır tavsiyesi olan yarım bırakmak da istemiyorum en sevmediğim şey.Hem bitsin hem rahat okuyayım falan :X

Bu hafta gerçekleşmeyen bir diğer şey de ders planı çıkarmak oldu.Onu halletmeliyim pazartesi günü.Annemler abinle fizik çalış ya da kursa git diyor.Aldığım berbat nottan sonra annemler de kuşkulandı tabi fizik bilgimden.Sayısal konusunda hiçbir zaman mükemmel olmadım ama fiziğin sayısalın da ötesinde mantık dersi olduğunu düşünüyorum.Matematik gibi değil formülü bildikten sonra iş bitmiyor bir de doğru yerde doğru formülü uygulaması var işte onu da mantık ayırt edebiliyor.8.sınıfta kuvvet ve hareket konusunda herkes ağlarken ben takır takır çözerdim aslında.Galiba insanları yaş almasıyla mantığı da değişikliğe uğruyor ya da bahane bu.,bilemiyorum.

Fizik mizik demişken bilimle ilgilenir misiniz?Ben fazla değil.Daha çok sanatı seviyorum.Benim gibi ağlak duygusal bir insandan da bu beklenirdi dimi...sanat hep daha çekici geliyor bana,daha keşfedilebilir.Çünkü bilimle ilgilenirken gidebileceğin 1 nokta için çalışırsın fakat sanatta o 1 noktayı genişletmeye bakarsın.Bunu bilimin bir eksikliği olarak da söylemiyorum sadece ortada dünyayı oluşturan iki mükemmel şey var sanat ve bilim.

NE ALAKA ŞUAN BUNLAR.

Haftalar boş geçtikçe buraya yazacak bir şeyim kalmıyor yahu.

Dün abimle 2 korku filmi izledik.Ben tam bir korku filmi manyağıyım.Salak bir şekilde korkmaya,korkutmaya bayılıyorum.Çok eğlenceli ve komik geliyor.Birinin ismi Salgın diğerinin  de Palyaçoydu.Palyaçolardan nefret ederim bu arada çok korkunçlar ya..hele abim en büyük fobisi.Fakat yine de izledik filmi palyaçoların tarihinden falan da bahsediyor siz de korkuyorsanız haksız değiliz yani normalde ilk palyaço çocukları kışın ormana kaçırıp yiyen bir canavarmış;ya da film uydurması :S

Bu kadar LAKIRTI yeter boş boş konuştum yine koca bir sıfırlık hafta geçince....

Aklıma bazen yazı fikri gelmiyor,benden istediğiniz bir şeyler var mı?Bir sınır koymuyorum şunu yazın deyin denerim.



çok mantıklı bir resim değil mii??? 1.si ben yüzde bin beş yüz


                                                                                   

17 Haziran 2016 Cuma

Fotojenik Olamamak



      Bence evrende 3 tip insan var:

  1. Fotoğraflarda mükemmel gerçekte normal olan.
  2. Fotoğrafta normal olan gerçekte de normal olan.
  3. Fotoğrafta kötü gerçekte güzel olan.
Ben galiba 2. veya 3. yüm.Genelde kendimi fotoğraflarda beğenmiyorum,gerçeği yansıttığını düşünmüyorum garip bir şekilde :xxxxx 

En büyük hayalim aynalara fotoğraf çekebilme özelliği gelmesi,hayal etsenize!!2'!'^2 




Mesela bu fotoğrafta alnımdaki sivilce acayip derecede belli olmuş ki normalde küçücük :( lanet olası ışık :< ve normalde bu kadar yapmacık gülmem işte hep bunlar fotojenik olamamak yoksa mükemmelim (!)


Üst üste 654554353446 fotoğraf çekilip beğenmeyince insan şakaya vurmak zorunda kalıyor tabiii


Sivilcemi kapatıp seda sayan oldum idolüüüm <3


Dediğim gibi 2. veya göreceli bir şekilde 3. insan tipiyim.

Peki ya siz fotojenikleştiremediklerimizden misiniz? 



instagram: tık (prim kasılıyor)


15 Haziran 2016 Çarşamba

Homofobi Öldürür!


Orlando'da eşcinsel barda yaşanan 50 insanın öldüğü üzücü saldırı olayını duymayan kalmamıştır.Sonrasında edilen yorumlar o kadar sinirime dokundu ki anlatamam.Duramadım,üzerine biraz yazmak istedim.

Ülkemizdeki yobazların olaya karşı tutumu kan dondurucu.Oh iyi oldu diyen mi ararsınız hadsizce sevinen mi hepsinden azar azar var bu memlekette.Neyin hırsında bu millet anlamıyorum.Ne tür bir canavarsınız?

Daha önce de homofobi ve eşcinsellik üzerine bir şeyler yazmıştım diye hatırlıyorum.Yine de bana fikrimi sorarsanız LGBTİ'nin desteklenecek bir şey bile olduğunu düşünmüyorum.Heteroseksüelliği destekliyor muyuz?Hayır o zaman insanın varlığından gelen eşcinselliği neden normal olduğu halde farklı bir şeymiş gibi destekliyoruz?Onları desteklememiz,korumamız gereken şey homofobikler,cinsel kimlikleri değil.

Belki şuan bu yazıyı okurken bazı homofobikler dini veya ahlaki şeylerden ötürü sinir olabilir bana.Dini kısma pek girmeyeceğim ama bir müslüman olarak dinimizde kulla Allah arasına kimsenin girmeye hakkı olmadığını belirtmek isterim.Yani önüne gelene ahlak dersi vermek,ahkam kesmek Allahın kitabında yazmıyor,yasaklanıyor.Ahlak açısından da söylenen şeyleri anlamsız buluyorum.Bu elma seviyorsun diye armut sevene ''iğrenç'' demek kadar absürd.Rahatsızlık duyan beyinleri ANLAMIYORUM,ANLAMAYACAĞIM.


Neden iki adamın el ele tutuştuğunu görmek yerine silah tutmalarını tercih ediyorsunuz?

Aslında biliyor musunuz onları en çok anlaması gereken yine müslümanlar.Hepimiz dünyada yayılan islamofobiden rahatsız değil miyiz?Batıyı bu yüzden eleştirmiyo muyuz?En iyi empatiyi  yine bizim kurup saygı göstermemiz lazım.....Ama nerde bu düşüncesizlikle..

Hakkımda bu yazıdan sonra düşünülecekler de umrumda değil ama son olarak şunu söylemek istiyorum.Siz bugün başkalarının hakkı için susarsanız yarın siz haksızlığa uğradığınızda bir bakarsınız ki size yardım edecek kimse kalmamış.


Bir de homofobik parazitler Onur Yürüyüşünü tehdit etmeye başlamış.Siz de sahip olduğunuz hürriyeti başkalarıyla paylaşmak istiyorsanız şuraya bir imza atın: tık







12 Haziran 2016 Pazar

Haftanın Güncesi #21 (Huysuz)


      Sınavlarla,ödevlerle geçen haftalardan sonra geçirdiğim en boş zamandı.Anime,film izledim;kitap okudum.Zaten 4 günü oruçluydum,galiba başka bir aktivitem de yok.

Aslında içimde acayip bir ders çalışma isteği var kaç gündür.Bir şeyleri zorla yapmayı sevmiyorum derken en somut örnek olarak bunu gösterebilirim.Okul zamanı ders çalışmaya zorunda hissedince soğuyorum ama kendi boş zamanımda ise deli gibi istiyorum.Galiba yarın bir plan yapıp yaz için ders çalışmaya başlıcam.Fazla sıkı tutmayı düşünmüyorum olabildiğince hafif ve az yorucu olcak.Günü gününe uygulayabilirsem de yararlı olur.

Dışarı çıkmak istiyorum hem de çok.Herkes oruçlu veya işi var.Abim haftaya büyük ihtimal gelecek.Onunla basketbol maçlarını izleyip geç saatlere kadar kordonda oturmayı özledim.Hani derler ya insanın en yakın dostu kimse yokken kardeşleridir fena halde katılıyorum.Kardeş sonuçta atsan atılmaz satsan satılmaz hep birliktesin ^-^

Hedefim aslında bu hafta Kızıl Darı Tarlalarını bitirmekti ama olmadı.Kitap o kadar monoton ki anlatamam.Filmlerde çok sevmeme rağmen kitaplardaki monotonluk beni sinir ediyor.Aslında monoton gelmesinin bir sebebi de galiba aşırı acıklı oluşu.Çin halkına yapılan Japon zulmünden vs. bahsediliyor.Kendimi bile bile okuyorum.Bu tarz ırkçılıktan,ezilmelerden ölümüne nefret ediyorum ve beni çok üzüyor.Bu yüzden kitabı mutluyken açıp okumak istemiyorum.Yine de yarım da bırakamam en nefret ettiğim şey.Artık öyle böyle okicam sonra da Debbie Mocomber'ın yeni serisinin ilk kitabına bakarım diye planladım.Gerçi onu da baya önce almıştım 10-15 sayfa okuyup bırakmıştım.Kadının yazma tarzına 5. sınıftan beri aşina olunca beni sıkmıştı.Belki ara verdikten sonra okuyunca farklı bir çerçeveden bakarım.

Bu aralar ciddi anlamda bir özgüven problemi yaşıyorum.İnsanlara pek anlatasım da gelmiyor ne yalan söyliyim.Çünkü problem tamamiyle benimle ilgili.Mesela hani demiştim ya alışveriş yaptım diye.Eve gelince şortu,tişörtü falan denedim aynanın karşısına geçtim ve ''BU NE'' diye aynaya baktım.Kötü durduğunu gerçekten düşünüyor muyum?Hayır.Sadece adını koyamadığım bir şekilde kendimi beğenemiyorum.Ergenliğin hat safhası kısımlarından birindeyim galiba.Kurtulmak istiyorum bir an önce.

Blog yazılarımı fazla insanın okuyup okumamasını takmıyorum ama okunmasını da istiyorum.Sonuçta buraya yazmamdaki başka bir amaç da yazma yeteneklerimi insanlarla paylaşmak.Blog konusunda biraz yalnız hissediyorum sanırsam.Benim gibi kendi hayatını,fikirlerini yazan diğer blogların ortak bir paydası var kadın olmaları,anne olmaları vs. fakat ben ortada kalıyorum gibi.Bu yüzden de fazla okumadığımı görüyorum.Gerçi kime göre neye göre tarafını bilmiyorum.Yazılarım ortalama 60-100 okunma alıyor.(İstisnalar var +500 +1000) Belki de bu özgüvensizlik dalgamın bir başka şeklidir onu da bilemiyorum.

Oradan bakılınca sürekli hayatından şikayet eden,tatminsiz,huysuz bir çocuk gibi gözükmüyorum dimi?

Umarım ki öyle değildir :&


#tb



11 Haziran 2016 Cumartesi

Yahari Ore no Seishun Love Comedy wa Machigatteiru/Zoku - Anime









Nagi no Asukara'dan sonra ''Bir daha bunun kadar mükemmel bir animeyle karşılaşmayacağım'' derken Yahari Ore no Seishunla tesadüf eseri bir forumda karşılaştım,4-5 gün içinde de bitirdim ve zihnimin favori sıralamasında şuan zirvede!

İlk önce kısaca konudan bahsedeyim.Hachiman başrolümüz asosyal bir çocuk.Yalnız yalnız takılan,insanlarla olmayı sevmeyen,dışlanan içine kapanık bir genç.Lisede öğretmeni verdiği ödevi,kompozisyonu beğenmeyince onu ceza olarak ''hizmet klubüne'' verir.Burada da Yukinoshita adında prestijli bir aileden gelen,çok bilmiş gözüken sert yapılı bir kız vardır.Klübün amacı adından da anlaşılacağı gibi yardım isteyen öğrencilere destek olmak,sorunlarını çözmek.Bir süre sonra aralarına ilk önce yardım ettikleri sonradan ekip arkadaşları olan Yuigihama da katılır.O da Yukinoshitanın tam tersine sosyal olmayı seven,anime tabiriyle ''kawaii'' olarak sıfatlandıralabilecek bir kız lakin bu iki kız çoook güzel bir arkadaşlık kurar.

Aslında çok yakın olmaları,her işte beraber yürümelerine karşın hiç gerçekten arkadaş olduklarını dillendirmediler.Animeyi ilgi çekici yapan şey de bu;hep sözlerin,olayların içinde bir şifre var.Bunu da izledikçe sizin anlamanız isteniyor.

Karakter Analizlerim:

Hachiman Hikigaya



Asosyalliği karakteri haline getirmiş biri.Aynı zamanda yalnız olmanın da kötü bir şey,çözülmesi gereken bir şey olduğunu düşünmüyor.Bunun yanında bana göre mükemmel bir karakteri var.Sürekli insanlar için fedakarlık yapıyor ve yaptığı iyilikleri göz önüne sermek yerine üstünü kapatmaya çalışıyor.Tam bir iyilik meleği!Yaşına göre fazlasıyla olgun.Yalnız insanların ortak noktalarından biri galiba bu olsa gerek.Çok sevdiğim bir karakter oldu,kendimden çok şey buldum.Kendisinden de çok şey öğrendim.

Bazı Hachiman atasözleri:





Yukinoshita Yukino


Bu animedeki favori karakterim oldu.

Dışardan çok bilmişliğiyle,popülerliğiyle ve ailesinin zenginliğiyle güçlü biri gibi gözükse de içinde narin bir kız çocuğu barındıran zeki biri.Onu bu yüzden çok sevdim.Hachiman'a benzer yönleri çok bence.O da aynı şekilde iyilik yaptığını duyurmayı,gösterişi,insan kalabalığını pek sevmiyor.İkisini birbirine deli gibi çok yakıştırmıştım ve hala birbirlerini sevdiğini düşünüyorum!


Yuigahama Yui 


Animenin en kawaiiiiiiiiiiiiiiiii kızı ^^

Hachiman'a ap açık ortada ki aşık.Diğer klüp arkadaşlarından onu ayıran en kilit şey fazlasıyla iyimser ve umutlu olması.Bence klübü ayakta tutan da hep o oldu.Diğerleri ne zaman kavga etse barıştırdı,çözüm ne zaman çıkmaza girse bir iki güzel sözüyle ortamı yumuşattı.Herkesin böyle sevilesi bir arkadaşa ihtiyacı var :')


Saika Totsuka


Görünüşüne bakıp kız sanabilirsiniz ama o bir erkek ^^
Bu tip kıza benzeyen ama erkek olan karakterlere ''trap'' deniliyormuş hatta bazıları anime akışında bile hiç belli olmuyormuş.Kuzenimden öğrendim *_*
Okuldaki bütün kız erkek kim varsa şu üsteki bakışıyla etkilemiş biri hatta bir sahnede maç esnasında bütün erkekleri  bir bakışıyla yere düşürmüşlüğü var :D Bence animelerde böyle farklı karakterlerin,kişiliklerin olması oldukça güzel! Ayrıca Hachiman da bir çok sahnede Totsumaya olan sevgisini dile getiriyor,iç geçiriyor.Eşcinsel olup olmaması konusunda tereddütteyim,animede beyin yakıcı çok şey var bu da onlardan biri.


Saki Kawasaki


Son olarak da bu koca yürekli kızı eklemek istedim.Koca yürekli dememin sebebi mükemmel bir abla olması!.Ailesinin aşırı çalışma saatleri sebebiyle sabah okul akşam iş yapan,sert görünümünün yanında bence animenin en güzel kızlarından biri! Seni de çok sevdim Saki ^-*

Yukarıdaki 5 karakter benim en ilgimi çeken,sevdiklerim oldu.

Bütün karakterleri tanımak için: tık

Galiba ilk kez bir anime için bu kadar uzun yazı yazdım.Eksiklerim vs. kesin vardır aklımda milyonlarca şey vardı ama çok azını aktarmışım gibi hissediyorum,olsun :&

Uzun lafın kısası deli gibi duygusal,şifreli ve bir o kadar da komik olan bu animeyi başka bir planınız olmadan izlemelisiniz!


Dipnot: 1. sezon ismi= Yahari Ore no Seishun Love Comedy wa Machigatteiru

            2. sezon ismi= Yahari Ore no Seishun Love Comedy wa Machigatteiru Zoku


ve maalesef  bitişi tam olmamakla birlikte 3. sezon ortalıkta yok :(









8 Haziran 2016 Çarşamba

Yaz Planları



 Kışın yazı,yazın kışı isteyen ironik insanlardan biriyim.Fakat bu yazı nedense iple çekiyorum,her şeyin mükemmel olmasını istiyorum.Sonuçta yaklaşık 9 ay boyunca her sabah 7de kalkıp okula-işe gidiyoruz.Yenilenebileceğimiz,verimimizi arttırabileceğimiz tek zaman bu önümüzdeki 3 ay.En iyi şekilde değerlendirmemiz lazım,hadi o zaman planlar programlar yapılsın!

İlk planım derslerle ilgili.Okulun açacağı Coğrafya ve Matematik kursuna katılacağım.''Salak mısın yazın okul mu olur?'' dediğinizi duyar gibiyim ben de öyle düşünüyorum ama şu ders işlerini yazın bir düzen,zorunluluk içine sokmayınca hiç yürümüyor.Mesela üşenip hiç ders çalışmasam bile hiç yoktan kursum olmuş olacak,çaktın mı köfteyi?

Bu iki ders dışında da yaprak test alacağım.Büyük test kitapları yerine yaprak testlerden çözüp çözüp atmak bana daha tatmin edici geliyor.Bakalım daha net bir ders planı çizmedim eksikliklerime bağlı olarak gelişecek.

Diğer bir ders işi de Japonca A2'ye devam etmek.En heycanlandığım ve sevdiğim iş bu olacak gibi.Şükürler olsun ki bugün katılım belgelerimizi aldık.Dediğim gibi A2'ye katılım olur devam ederse tam gaz gideceğim.İngilizce için de okumaya,yazmaya,çizmeye,dinlemeye devam!

Model çizim yeteneklerim üzerinde çalışacağım.Birkaç deneme yaptım ama hüsrandı.Kursa gitmek istemiyorum çünkü o kadar enerjim yok dinlenmem de lazım.Evde videolar vs. izleyeceğim.Bakın şu hayal hayal dediğim şey hakkında ipucu vermiş oldum.Bu kadarı yeter sanırım şimdilik :)

Yüzmeye devam edeceğim!Oldukça özledim.Umarım yazdan yaza kursuna katıldığım hocam bu sefer yine ''Adın neydi?'' demez.Ya da hak vermek mi lazım :6 Neyse odaklanmam gereken şey hafifçe bana gülümsemeye başlayan göbeğimi kasa dönüştürmek.Sonrası için de diğer vücut kaslarını çalıştırmak.

İzmir'e gitmek istiyorum! Çanakkele'yi ne kadar çook seviyorsam İzmiri de o kadar çooooook seviyorum.Sanki 2. evim gibi falan hissediyorum.Kuzenlerimi,oradaki arkadaşlarımı deli gibi özledim.Sılayla her sene olduğu gibi bu sene de buluşma tarihimiz konusunda sorunlar çıkmaya başladı.Olsun biz alışkınız sorunları aşmaya bu sene de mutlaka buluşacağız!!!



Yeni dizilerle,animelerle ve filmlerle tanışmak istiyorum! Zaten bu yıl o kadar çok şanslıyım ki izlediğim her film neredeyse mükemmel çıktı.Normalde karar verme sürem saatler sürerken bu sene kapağı beni çekeni açıp izliyorum.Hiç kötüsüne de rastlamadım.Herhangi bir liste yapmadım izlenecekler tarzı.Çünkü ruh halime göre film izliyorum yani aklıma ne eserse.

Kitap konusunda da yapmadım.Gördükçe,duydukça alacağım.Şuan aklımda almak istediğim 3 kitap var galiba bunlar kesin okuyacaklarım arasında:
  • Mutlu Olma İhtimalimiz-Freud (Bu adamla da tanışmamın vakti geldi)
  • Enginar Mevsimi-Lüset Kohen Fins (Dada'ya konuk olmuştu,kadının felsefesini çok sevdim.)
  • Hayatım-Edith Piaf (Umarım şarkıları kadar bu geç gördüğüm kitabını da severim.)
Az çok kitap zevkimi tanımışsınızdır.Önerebileceğiniz,beğeneceğimizi düşündüğünüz kitaplar varsa mutlaka yazın.

Bende durumlar böyle.Bunların yanında bol bol dışarı çıkarım,sabahlarım,yiyip içip gezerim ^^

Önceki seneye göre çok yoruldum,bu tatili hak ediyorum;ediyoruz.

Peki ya sizin yaz tatili planlarınız nedir?Benimle paylaşırsanız mutlu olurum xoxoxo



                        
















Easy A-Film


Yeni bir Emma Stone filmiyle tanıştığım için çooook mutluyum,hayır anlamadığım bu kadının hiç kötü denilebilecek bir filmi yok mu? hepsinin sonu yüzümde kocaman bir gülümseme bırakıyor!

Bu film de yine öyleydi.Türü gençlik,çerezlik bir filmdi.Hani böyle tam canınız sıkkınken bir şeylere odaklanmak belki birazcık gülümsemek için izleyeceğiniz türden.Ben de tam olarak onu yaptım.

Konusu Olive (Emma Stone) adlı bir kızın okulda yayılan 'bekaretini kaybetmiş' dedikodusuyla değişen hayatını,yaşanan olayları ele alıyor.Gençlik filmi olduğu için abartılar,mantıksızlıklar vardı ama işlenmek,anlatılmak istenen olay çok güzel.

Olive ne zaman birilerine iyilik yapmak istese ardı arkası kesilmediğinden kendini hep kötü durumlar içine sokuyor.Hatalarından ders almadan sırf insanlara acıdığı için yardım ediyor ve yine üzülen kendisi oluyor.Ah şu iyi insanlar...

Hepimizin başına gelmiştir bu tip olaylar.Yardım ederiz,yardım görmeyiz;dert dinleriz,içimize ata ata şişeriz.Klasik hayat,klasik gençlik.

İnsan ilişkileri karmaşık bu yüzden üstteki paragraftan sonra satırlarca yazıp yazıp sildim..pof...






5 Haziran 2016 Pazar

Haftanın Güncesi #20 (Yuvam)


Kuş gibi hafifim evet şimdi tam da öyle!Bütün notlar girildi gerçi girmediğim 1 tane kolay sınav var onu da pazartesi halledicem.Ortalamam 91! geçen döneme göre düştü ama en azından 90'dan aşağı inmedim,teşekkürler beynim seni seviyorum iyi iş çıkardın.

2 Gündür yiyip içip gezip yatıyorum.Böyle üzerinde ders çalışma baskısı olmadan geçen günler gerçekten huzurlu oluyor,ne vicdan azabı ne başka şey sadece rahatlık.

Geçen ''Frida ve Ben'' yazısını yazmadan önce 51654654 kere bir şeyler yazıp sildim.Galiba artık ne yazacağım konusunda tıkanıyorum halbuki önceden öyle olmazdı.Mesela ana konusu olan bloglar var onları biraz şanslı buluyorum benim sürekli yazdıklarımı yazsalar ''farklılık'' oluyor ki bunu ben hep yapıyorum hiçbiri ''farklı,ilginç'' olarak nitelendirilmiyor.Olsun benim amacım farklı zaten.Yazarken  amacım birilerini etkilemek sayfama girip beğendiklerini söylemeleri olmuyor.Ben yazıyorum,tatmin oluyorum isteyen okuyup beğeniyor bu da beni delicesine mutlu ediyor.Bu yaşımda bile emekli huysuz bir albay gibi takılıyorum,sıkıcı ben...

Bugün annemle avm'ye gidip alışveriş yaptık yaz için.Malum kilo aldığım ve deve kadar olduğum için şortlarım tişörtlerim kısa gelmeye başlamıştı.Birkaç parça şey aldım onları da on saatte falan beğendim.Annem olmasa işim zor çünkü kendime hiçbir şey yakıştırmıyorum ve mutlu olmuyorum.Tamamiyle psikolojik mesela yakışsa bile yakışmıyo diyo içim.O yüzden annemin şlak diye gelen yorumlarına ihtiyacım var.Belki aldıklarımı okullar kapanmadan yaz alışverişi diye paylaşırım çünkü daha kitap vs. alacağım.Bu yaz güzel geçecek hatta ve hatta yaz planı diye yazı da yazarım!!!''!^!!^!^+


Az önce odamı temizledim böyle ciddi ciddi güzelce.Tabi yine dolabımın içine dokunmadım.Kıyafetleri ne kadar sevsem de kıyafet katlamak beni geriyor simetrisine vs takılıyor fırlatıyorum.Annem görmedi daha ama o görünce zaten hepsini boşaltıp hadi anıl iş başına diyecek......klasik Türk anne replikleri...o kadar yorulduğuma değsin bari emeğimi herkes görsün(!) :


2 Frida Tablosu-Hediye gelen anı fotoğrafları-Yatağım


Giriş-Çalışma masam


Abimin yatağı-Dolabım-Kitaplık-Yazılarımı yazdığım yer,bilgisayar masam

İşte yuvam xoxox








Snapchat ile Cumartesi #3

 
   Halbuki bütün gün atarım bu yazıyı diye düşünüp durmuştum,bu saate kaldı,olsundu.

Snapchat: umutlusalata

Instagram: hopefulsalad




En üst katta oturmamızı işte bu yüzden seviyorum.


Köpekli filtre ve yeni saçlar ha bir de açılan yüz!


Gelsin börekler çörekler!


Adını 11 yıldır koymadığım,koyamadığım ayıcığım ve sarılıp sarmalanarak uyuduğum yastıklarım.


Olmazsa olmaz.


Evet...bu birazcık üzdü....











3 Haziran 2016 Cuma

Frida ve Ben


Frida Kahlo'nun en sevdiğim tablolarını ve bana hissettiklerini sizlerle paylaşmak istedim.

Two Frida


Odamda da asılı olan en sevdiğim tablosu.

Tablonun anlamını özetlemek gerekirse sağdaki meksikalı geleneksel kıyafetli Frida ile soldaki Avrupa'ya gelmiş ressam Frida arasında bağı sembolize ediyor.Fark ediyorsanız sağdaki kalp tam iken soldaki biraz kırık.Bu da Frida'nın yaşadığı acıların bir göstergesi,sonucu.

Tabloya canım her sıkkın olduğumda bakıyorum ve genelde her şeye yaptığım gibi buna da farklı anlamlar yüklüyorum.Mesela sağdaki benim moralim bozuk olmadan önceki halim soldaki bozukken.Yapmam gereken makası kullanarak aradaki bağı kesmek.Başka bir deyişle kötü ruh halini serbest bırakmak.

Evet biliyorum tamamiyle farklı fakat temelinde aynı.Zaten hiçbir ressamın tablolarını ''insanların bunu bunu düşünsün'' diyerek çizdiğini düşünmüyorum.Evet ortada temel bir anlam vardır fakat yorumlama,hissetme kısma kişiye bırakılır.



Little Deer Frida


Bu tabloyu ''Ergenlik Sancıları'' adlı yazımda da paylaşmıştım.

Frida'nın acılarını bu şekilde resmetmesine hayranım.Ben nasıl yazarak içimi dökmeyi seviyorsam o da çizerek.Yine bu tablosunda geçirdiği kazanın,ameliyatların onda bıraktığı izleri,umutsuzlukları resmetmiş.

Pek umut verici gibi gözükmese de ben bu fotoğrafı görünce üzülmek yerine umut doluyorum.Çünkü kendi yüklediğim anlama göre geyiğin gözleri açık yani hala bir şeyleri bırakıp ileri doğru kaçabiliyor. Ayrıca orman ne kadar kasvetli olsa da o dikkat bile çekiyor.

The Dream


Meksika'da yaşam ile ölüm ayrılmaz biçimde iç içedir.

Frida'nın yine acı,ölüm çağrıştıran hatta bariz gösteren bir tablosu.Frida Kahlo kitabını okurken bu tabloya denk gelince,gece geç saatlerdi,durup bir 5 dakika inceledim.Elimi hemen bir kalem alıp üzerine benim hissettiklerimi yazdım:

''İnsanlar göründüklerinden,düşündüklerinden çok daha basit''

''Uyku ölüme en çok yaklaştığımız zaman''


The Broken Column


Acıların kadını Frida tekrar yaşadıklarını nü şeklinde resmetmiş.Vücuduna çakılan çiviler bu acıların izleri.Ortasından geçen demir sütun ise 18inde yaşadığı trafik kazası sonucu geçirdiği sayısız ameliyatların eseri.

Bu resim beni aslında gerçekten mutsuz ediyor,neden buraya ekledim onu da bilmiyorum.Fakat beni büyüleyen şey diğer resimlerinde de olan bu aynı yüz ifadesinin bu sefer ağlıyor olması,yani somut bir duygu belirtmesi.

Moses


(Hz.) Musanın doğumunu resmeden Frida Kahlo günlüğünde de şöyle belirtmiş;

''Bir işleyişten başka bir şey değiliz,ya da bit bütünün işlevinin bir bölümünden.Kendimize doğru yönelmişiz,milyonlarca varlığın arasından..bir'e geri dönmek için.''

Sözü tekrar okuyup tabloya bir kez daha bakınca yine etkilendim.İlk gördüğümde defalarca kez detayları taramıştım,tanıdığım simalar görünce sevinmiştim.Böyle çok detaylı bir resimden çıkan güzel anlam beni büyüledi.


Frida'nın benim için önemli biri oluşunun temeldeki tek nedeni kendisini,hayatını resmetmesi.Kendi deyimiyle gerçeğini resmetmesi.Çünkü ben de öyle yapıyorum,sadece kullandığımız araç farklı.Siz de çizin bir şekilde kendinizi;önemli olan kullandığınız materyal  değil aktarabildikleriniz,ruhen hafiflemeniz.